Yazar, filmin ilk yönetmenidir. Bu, yazarın filmi zihninde ya da kafasında filmi en az bir kere, sahne sahne ve tüm çekimleriyle gördüğü anlamına gelmektedir.
Ancak yazarın filmi, tüm ayrıntılarıyla, bu kadar kanlı canlı bir şekilde görmüş olması, tüm amatör ve yeni başlayan senaristlerin düştüğü tuzağa düşmesini gerektirmez. Asla yönetmene, görüntü yönetmenine, kurgucuya ya da diğer ekip üyelerine kafandaki filmin nasıl çekilmesi gerektiğini anlatan ve kamera talimatlarının yer aldığı bir senaryo yazma.
Bu çok büyük bir hata.
Yazarın işi sahneyi kağıt üzerinde yönetmek değildir çünkü bu o sahnenin nasıl çekilmesi gerektiğini söylemek olur. Bu yönetmenin işidir. Kendi senaryonu çekecek kadar şanslı değilsen yönetmene, görüntü yönetmenine ya da diğerlerine filmin nasıl çekileceğini söylemek senin işin değildir. Çok canlı ve açık bir şekilde, güçlü görseller kullanarak ve dramatik aksiyona yer vererek kağıdın okuyucunun gözünde canlanmasını sağlamalısın.
Yazarın, hikayeyi gördüğü gibi yazmak istemesi anlaşılır bir durumdur. Çekimler halinde, hatta bazen çok ayrıntılı bir şekilde görebilirler. Peki çekim nedir? Bir çekim kısa, uzun, yavaş, hızlı, sabit ya da hareketli olabilir. Aslında yazar ne gördüyse odur, bu yüzden kameranın göreceği şeydir aynı zamanda. Ve sahneler çekimlerden –tek ya da arka arkaya gelen bir dizi- çekimden oluşmaktadır.
Ancak bir yazar asla ne tür ve kaç çekim olacağını dert etmemeli. Tüm bunlar çekim öncesi aşamasının tamamlanıp çekime geçilinceye kadar bir önemi yoktur. On farklı yönetmen aynı senaryoyu alıp sonunda tamamen farklı on film çıkartabilirler. Birisi hareketli bir çekim kullanırken diğer sabit kamerayı tercih eder. Kimisi tek bir çekimde her şeyi anlatırken diğeri tek bir sahne için onlarca çekim gerçekleştirebilir.
Çok açık ki, bir sahneyi çekmenin neredeyse sonsuz farklı yolu vardır. Ve bu ihtimaller asla bir yazarın aklını meşgul etmemeli. Bu nedenle, ZOOM, PAN, TILT, KAYDIRMA,YAKIN PLAN, GENİŞ AÇI gibi kamera hareketlerine senaryonda yer vermemen gerekir.
Peki yazarın sahneyi çekimler halinde görselleştirmesi (çekimin kameranın gördüğü şey olduğunu tekrar hatırlayalım) doğru değilse kameraya yönelik talimat vermeden dramatik aksiyonu nasıl tarif edecek?
Konuyu görselleştirmelisin. Sonra çekimi betimlemeli. Önemli olan şeyin, okuyucuya görsel bir yolla iletilmesi gerekir. Böylece yönetmenin daha sonra yakın plan mı, geniş açı mı yoksa kaydırma hareketi kullanıp kullanmaması sahnedeki önemli unsurların anlaşılmasına engel olmayacaktır. Eğer işini doğru yaptıysan, sahnenin odağında yer alan unsurlar nasıl çekileceğinden bağımsız bir şekilde görsel olarak tarif edilmiş olacaktır.