Bir üçgen hayal edelim: üç çizgi, üç açı ve üç kesişim noktası. Bir üçgen düşünmek, yazma eylemini kavrayabilmek için iyi bir alıştırmadır. Yazmak üç unsur içerir: yazar, malzeme ve izleyici.
Bir yazar tekdüze bir hikaye yazıyorsa bunun sorumlusu kendisidir. Bir yazar kendini sadece malzemesi ile meşgul ediyor ve diğer unsurları göz ardı ediyorsa yazdığı hikayede hataların olması kaçınılmazdır.
Konu (ya da öykünün malzemesi) ve yazar arasında yatay bir çizgi çektiğimizi düşünün. Kuruluan ilişki çok doğrudan, samimi ve basit olur. Ancak çoğu kez bir hikaye yazıldığında, yazar hikayeyi tek bir kişi için yazmış olur: kendisi.
Bunu engellemek için, yazmayı bir üçgene benzetmemiz gerekir: Bir köşede yazar (), diğerinde hikayenin konusu ve son köşede de izleyici.
Her zaman üç unsur vardır. Yazar kendisi ve konu arasındaki ilişkiyi gözetirken izleyiciyi alayarak konunun izleyiciye nasıl etki edeceğini öğrenmelidir. Özetle, bir yazar aslında izleyici için yazar. Bu nedenle, hikayeyi oluştururken vermek zorunda olduğu kararları, izleyicinin nasıl etkileneceğini hesaba katar vermelidir.
Yazar izleyiciyi şaşırtmak mı istiyor yoksa ufak tefek ipuçları verip izleyicinin bu noktaları birleştirmesini mi bekliyor? Kimi zaman yazar, izleyicinin karakterle eş zamanlı olarak bir şeyler öğrenmesini isteyebilir. Bazen ondan önce öğrendiğimiz de olur ancak bazen de en son izleyici öğrenir tam olarak neler olduğunu.
Üçgenin tamamına dikkatini vermeyen bir yazarın doğru kararlar vermesi neredeyse imkansızdır: yazar, konu ve izleyici.