TRT Ortak Yapımı “Uzun Zaman Önce” 7. Boğaziçi Film Festivali’nde Seyirci ile Buluştu

7. Boğaziçi Film Festivali Ulusal Yarışma bölümünde yer alan Cihan Sağlam imzalı TRT ortak yapımı “Uzun Zaman Önce” İstanbul’da seyirci ile buluştu.

Film gösterimi sonrasında filmin yönetmeni Cihan Sağlam, başrol oyuncuları Onur Dikmen, Serdar Orçin ve film ekibinin katılımıyla bir soru cevap etkinliği gerçekleşti. Soru cevap etkinliğinin moderasyonunu ise Kürşat Saygılı üstlendi.

İlk uzun metraj kurmacasına imza atan Cihan Sağlam’ın Uzun Zaman Önce filmi, kardeşlik, vicdan, şüphe ve yalnızlık temalarını bir dram-gerilimde bir araya getiriyor. Mesafeli olduğu eşinin onu aldattığından şüphlenen Ahmet’in, kasabaya yeni gelen gizemli bir yabancıdan şüphelenmeye başlaması ve kardeşi Mehmet ile birlikte bir cinayet planına girişmesi üzerinden şekillenen film, gizli aile sırlarının ortaya çıkışı, bağlılıkların kopması ve kana bulanan vicdanların hikayesini anlatıyor. Filmin başrollerini ise Onur Dikmen, Serdar Orçin ve Nihan Dengiz Okutucu paylaşıyor.

Filmin akışına yönelik gelen bir eleştiriye cevap veren ve filmin yönetmenliğinin yanı sıra senaryosunu da üstlenen Sağlam, “Sinema perdesinde izlediğimiz şeylerin normal hayatın hızından farklı olması gerektiğini düşünüyorum. Yönetmenin her şeyi söylediği ve kendi fikirlerini seyirciye empoze etmeye çalıştığı filmlerden hoşlanmıyorum. Benim en sevdiğim kitaplar ve filmler beni tekrar geriye dönmeye, tekrar geriye bakmaya sevk edenler oldu. Seyircinin aktif olduğu sinemayı, tekrar tekrar üzerine düşünülmesini istediğim bir film yapmak istedim.” dedi. Seyirciyle filmin arasında yönetmenin girmemesi gerektiğini savunduğunu belirten Sağlam; “Film seyircinin kendi hayal gücüyle birleşmeli ve onun için anlam kazanmalı.” dedi. Filmi izlemeye ailesinin de geldiğini belirten yönetmen, özellikle onlara da teşekkürlerini sundu.

Filmin başrollerinden Serdar Orçin ise normalde canlandırdığı rollerden farklı bir rolde seyirci karşısına çıkmak ve senaryoyu okuduğu zaman nasıl hissettiği sorusuna cevap olarak; “Birçok yönetmen benim için belirli bir karakter tipine bağlı kalıyordu. Ama ben bir oyuncuyum, farklı rolleri canlandırabiliyorum. Bunu gören yönetmenlerle çalışmak çok güzel. Bir şeyi iyi yaparsanız bir sonraki projede de aynı role yerleştiriliyorsunuz. Ancak şimdi artık oyuncunun başka rollerin de altından kalkabileceği konusunda yönetmenler ikna olmaya başladı.” diyerek bu rolde olduğu için çok mutlu olduğunu belirtti. Yönetmeni tebrik eden oyuncu, senaryoyu okuduğunda çok sevdiğini ve teklif geldiğinde çok sevindiğini söyledi.

Bosphorus Film Lab’da Filmler, Sektör ve TRT Konuşuldu

TRT Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Sn. İbrahim Eren, 7. Beyoğlu Film Festivali kapsamında Uluslararası Arthouse Stratejisine Doğru: Filmler, Sektör ve TRT etkinliğinde konuşma yaptı.

Türk ve dünya sinemasındaki fon problemi ile buna yönelik olarak TRT’nin bu sene uygulamaya koyduğu TRT 12 Punto projesi ve sinema alanındaki gelecek vizyonunun konuşulduğu etkinliğe katılım yoğun oldu.

T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü, Kurumsal İş Ortağı TRT, Global İletişim Ortağı Anadolu Ajansı ve Kurumsal İletişim Ortağı Türk Medya’nın destekleriyle gerçekleşen 7. Boğaziçi Film Festivali kapsamında sektörün duayen ismi, sinemaseverlerin karşısına çıktı. TRT’nin en genç ikinci Genel Müdürü olduğunu belirten Eren, “Bir kamu yayıncısının temel görevi önce kendi ülkesinin, kendi milletinin beğeneceği, seveceği işleri yapmaktır. Kamu yayıncısının işlerinin en temeli kamu yararına iş yapmaktır. Yaptığımız işlerin kamu yararına olması lazım. Ardından onu izletebilmek de önemli. O da sizin televizyon dalındaki mesleki başarınızla alakalı. İzletebilme mesleki bir başarıdır. Kolaya kaçılmaması gerekir. Yaptığımız her işte kamu yararını merkeze aldık, ardından nasıl izletebileceğimiz kısmına kafa yorduk. Genel olarak mantığımız herkesin yapmadığı işleri yapmaya çalışmak. Genel olarak sinema sektörüne, endüstriye nasıl destek olabileceğimize baktık.” dedi.

Sektörün çok parçalanmış olduğunu ve ayakta kalmasının zor olduğunu belirten İbrahim Eren, dizi sektöründe pazara giriş bariyerlerinin yüksek olduğunu belirtti. “Biz işi merkeze koymaya çalıştık. Zor bir süreç. Genç bir genel müdürüm ve yavaş yavaş değişime başlıyoruz.” diye konuştu.

TRT 2’nin en güzel işlerinden biri olduğunu belirten İbrahim Eren, TRT World’ün de Türk yayıncılık tarihinde benzeri olmadığını söyledi. Kalitesinin de uluslararası standartlarda olduğunu belirten Eren, izlenme oranlarının üç yılda geldiği noktanın beklentilerini aştığını belirtti. TRT Belgesel için de çok emek verildiğini belirten Eren, TRT Televizyon Filmleri projesi hakkında da konuştu. 30 film yaptıklarını ve maliyetinin çok fazla olduğu için verim alamadıklarını belirten Eren; “Amacımız bağımsız film yapanlara, arthouse sanat filmi yapanlara destek çıkabilmek. Para desteği yeterli değil. Biz bu projemizde eğitimler verdik, o filmler hala izleniyor. Oradan iyi yapımcılar, görüntü yönetmenleri ve yönetmenler çıktı. Sektöre o sayede girenler oldu. Projeyi tamamen öldürmedik, senaryo başvurularını almaya devam ettik. Ardından biz bu uluslararası film festivallerine ortak olduk. Başvuruları sanal ortamlardan aldık, incelemeleri uzmanlara yaptırdık. Senaryo başvurusunu ayrı aldık, yapımcı eşleştirmeye çalıştık. Türkiye’de bir başarı varsa peşine başarısızlık gelme ihtimali çok yüksek oluyor. Başarı paylaşılamıyor.” diye belirtti. İlk olarak Saraybosna Film Festivali’yle ortaklık kurduklarını belirten Eren, “Saraynosna Film Festivali bize değişik tecrübeler kazandırdı. İşlerin nasıl ilerlediğini gözlemledik. Sektörden temsilcilerle bir araya geldik. Ancak şöyle bir sıkıntı var; bütün kanalları yapılandırmaya, yeniden şekillendirmeye çalışıyoruz. Yakın zamanda Uluslararası Ortak Yapım Filmleri kurduk. Aşırı bir yoğunluk var. Bu sırada da sanat filmlerine nasıl destek oluruz, festival filmlerini nasıl geliştiririz diye düşünüyoruz. Bir yandan da gençlere destek olmaya çalışıyoruz.” dedi.

TRT 2 ile sanat filmlerine destek olacak bir mecra yarattıklarını belirten İbrahim Eren, “Bizim yapmamız gereken filmlerin ilk senaryo aşamasında, pitching aşamasında uluslararası jüriyle bunları değerlendirmek ve ortak olduğumuz, Saraybosna Film Festivali gibi festivallerde tanıtabilmek.” diye belirtti.

Avrupa’daki çok önemli festivallerle de ortaklık kuracaklarını belirten İbrahim Eren, “Baştan dağıtımcı olmazsa o proje olmuyor. Filminizi çekip de dağıtımcı olmadan festivallere göndermek isterseniz bu başarısız bir proje olur. Çok sıradışı bir projeniz olması lazım ki o aşamada dikkat çekebilsin. Festivallerdeki hemen hemen her film fonlarla, her aşamada dolaşarak, network kurarak duyuruluyor. Kültür Bakanlığı’ndan destek alıyorsunuz, o para asla filmi çekmeye yetmiyor, birikimlerinizden kullanıyorsunuz. Ancak bunlar genellikle uluslararası festival yolculuklarında başarısız oluyor.” diye belirtti.

7. Boğaziçi Film Festivali’nde Proje Geliştirme Konuşuldu

Festival kapsamında 24 Ekim Perşembe günü, saat 13:00’de Feriye Sineması’nda Proje Geliştirmenin Yapısı ve İşlevi paneli gerçekleştirildi.

“Film marketlerine neden ihtiyaç vardır? Bir proje neden geliştirme platformlarına katılır? Platformların festival stratejilerine katkıları nelerdir?” gibi soruların cevaplarının arandığı etkinliğe konuşmacı olarak TRT Ortak ve Dış Yapımlar Müdürü Faruk Güven, KVIFF’den Hugo Rosak ve First Cut Lab’den Wim Vanacker katıldı. Panelin moderatörlüğünü ise Suzan Güverte üstlendi.

TRT Ortak ve Dış Yapımlar Müdürü Faruk “Türkiye’de film prodüksiyonu açısından birçok zorluk var. Bu zorluklarla baş etmeye çalışıyoruz. Bazı önemli unsurlar unutulabiliyor. Yönetmen ve prodüktörler hemen filmi bitirip festivallere göndermeye çalışıyorlar. Ancak proje geliştirme, senaryo geliştirme olmadığı için işe yaramıyor. Uluslararası festivallerin neleri aradığını, kriterlerini bilmiyorsunuz. Ne tip projeler destekleniyor bilmiyorsunuz. Bu yüzden biz senaryo günleri yapıyoruz.” dedi. Projeleri toplayıp uluslararası kriterlere uygun olup olmadığını incelediklerini belirten Güven, ardından bu alanlarda uzman olan uluslararası jüri üyelerine danıştıklarını belirtti.

T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü, Kurumsal İş Ortağı TRT, Global İletişim Ortağı Anadolu Ajansı ve Kurumsal İletişim Ortağı Türk Medya’nın destekleriyle gerçekleşen 7. Boğaziçi Film Festivali aracılığıyla Ortak yapım ve film market süreçlerini uzman isimlerden dinleme şansını yakalayan sinemaseverler salonu tamamen doldurdu. İlk olarak kendini tanıtan Hugo Rosak, “Burada festivale yardımcı olmak, birlikte çalışmak, farklı tipte projelerde ve evrelerde geliştirme yapmak konusunda destek olmak benim için çok güzel. Biz burada olmak ve Ortadoğu Avrupa, Türkiye, Ortadoğu, Kıbrıs ve hatta Hırvatistan’a erişmek ve içerik oluşturmak amacındayız. Gelişme evresinde olan projelerle ilgileniyoruz.” dedi. Festival perspektifinden de bahseden Rosak; “Biz filme bitmemiş bir yol olarak bakıyoruz. Proje geliştirme bir nevi bir temel oluşturmakta. Ne kadar zaman harcandığı, senaryoyu nasıl geliştirdiğiniz, doğru yapımcıları nasıl aradığınız, nasıl ortak prodüksiyonu planladığınız gibi tüm bu adımlar bir araya geldiğinde ortaya bir ürün çıkıyor. Bu da festival adına heyecan verici bir şey. Çünkü bizim aradığımız şey bu. Farklı projeler arasında somut planlama konusunda ne kadar çaba gösterilmiş, ona bakıyoruz.” dedi. Ortak prodüksiyon forumlarının önemli olduğunu belirten Rosak, her platformda bulunulması gerektiğini söyledi.

En az 20 yönetmenle çalışmış olduğunu belirten Suzan Güverte film yapım sürecinde kendi deneyimlerinden yola çıkarak; “Herkes filmin hızlı bir şekilde yapılmasını istiyor. Hikayeyi bulduktan sonra hemen tamamlansın istiyor. Kaynakları bulsanız bile fikrin üzerine yeterince zaman harcanmamış olabiliyor. Proje geliştirmenin önemi burada ortaya çıkıyor.” dedi ve film projenizi birine anlatmak konusunda zorlanıyorsanız, proje üzerine daha fazla zaman geçirmeniz gerektiğini söyledi. Proje geliştirmenin yalnızca senaryo aşamasında kalmadığını belirten Güverte; “Kiminle nasıl yapıldığı, uluslararası olarak nasıl geliştirileceği, festivallere nasıl ulaştırılacağı gibi konuların da üzerine gidilmeli.” dedi.

First Cut Lab temsilcisi Wim Vanacker ise alandaki çalışmalarına değinerek; “Kurgu aşamasındaki birkaç uzun metrajlı film seçiyoruz. Daha sonra onlara kaba kurgu konusunda onlara danışmanlık yapıyoruz ve festival stratejileri konusunda destek veriyoruz. Aynı zamanda kısa film pazarı ve ortak prodüksiyon forumu çalışmalarımız var. Çünkü prodüksiyon geliştirme aşaması film yapımı için çok önemli.” dedi

TRT Ortak Yapımı “Bulmaca Kulesi: Dev Kuşun Gizemi” Vizyona Girdi

TRT Çocuk ekranlarında, heyecanla takip edilen çizgi film serisinin sinema uyarlaması “Bulmaca Kulesi: Dev Kuşun Gizemi” bugün (25 Ekim) vizyona girdi.

TRT ortak yapımı olan “Bulmaca Kulesi: Dev Kuşun Gizemi”nin yapımcılığını ve yönetmenliğini Ahmet Erdal üstleniyor.

Popüler bilimden bilim tarihine, fizik yasalarından matematiğe kadar pek çok ilginç konunun işlendiği dizinin sinemaya uyarlamasıyla çocuklara daha fazla macera ve heyecan yaşatılması hedefleniyor.

TRT Çocuk ekranlarında 5 yıldır çocukların ilgiyle takip ettiği çizgi dizinin ilk bölümünde Aslı, Can ve Mert, bir kaza sonucu başka bir boyuta ışınlanıyor ve Bulmaca Kulesi denilen bu yerde yollarını bulmaya ve gizemleri çözmeye başlıyorlar.

“Bulmaca Kulesi” çizgi filminin kahramanları Aslı, Can ve Mert’in “Dev Kuşun Gizemi”ni çözmek için atıldığı yeni maceraları konu alan filmin, minik izleyicilerin yoğun ilgisini çekmesi bekleniyor.

Daha önce de televizyon ekranında ilgi gören yapımlarının beyaz perdeye uyarlanmasına öncülük eden TRT Çocuk kanalında yayınlanan çizgi filmlerin kahramanları,”Hapşuu” ile 8 Kasım, “Rafadan Tayfa: Göbeklitepe” filmiyle ise 27 Aralık’ta beyaz perdede olacak.

TRT Ortak Yapımı “Kapan” Türkiye Prömiyerini 7. Boğaziçi Film Festivali’nde Yaptı

Seyid Çolak imzalı “Kapan” filmi Türkiye prömiyerini 7. Boğaziçi Film Festivali’nde gerçekleştirdi.

Film gösteriminin ardından film ekibi ile soru cevap etkinliği gerçekleştirildi. Filmin yönetmeni Seyid Çolak, ile filmin oyuncularından Onur Dilber, Münibe Millet, Serkan Altıntaş, Yasemin Girgin, Güliz Oktar ve Yüksel Akça’nın katıldığı etkinliğin moderatörlüğünü ise sinema yazarı Barış Saydam üstlendi.

Seyid Çolak’ın ilk uzun metrajlı filmi “Kapan” Dünya Prömiyerini 41. Moskova Film Festivali’nde yapmıştı. Türkiye Prömiyerini 7. Boğaziçi Film Festivali’nde yapan film, Beyşehir Gölü’ndeki Mada adasında yaşayan beş balıkçının dram, korku ve paranoyanın iç içe geçtiği hikayesini anlatıyor. Aralarından birinin sebepsizce ortadan kaybolması ile yaşadıkları gerilim, vahşi bir kurdun gizemli ortaya çıkışı ve yaşam alanlarını işgal etmeye başlamasıyla birlikte zirve noktasına taşıyan film, kişisel yaralar, korkular ve her insanın içinde bulunan “vahşi hayvan”a dikkat çekiyor.

Öncelikle seyircilere geldikleri için teşekkür eden yönetmen Çolak, filmi çekmeye bir dergide gördüğü bir adadan esinlenerek yola çıktığını ifade etti. Bir seyircinin filmdeki uyku meselesine dikkat çekmesi üzerine yönetmen Çolak, uykunun kendisinde masumiyeti temsil ettiğini ve uyurken iyi insanın da kötü insanın da hemen hemen aynı kimliğe büründüğünü ifade etti.

Filmin başrol oyuncusu Onur Dilber, Böyle bir filmin içinde var olduğu için mutlu olduğunu söyledi. “Oyunculuk hayatım boyunca sinema sanatını benimseyen ekiplerle birlikte olurum ve böyle filmlerde rol almaya devam ederim” şeklinde iyi dileklerini de dile getirdi.

Senarist Güven Adıgüzel ise filmin insanın kapana kısılması duygusunu anlattığının altını çizdi. Adıgüzel sözlerine şöyle ifade etti; “İnsan bu tip yerlerde kendini kapana sıkışmış gibi hissediyor ve daha fazla diğer yerlere göre kimlik ediniyor. Buradaki karakterlerin duygularını da ona bağlıyorum. Filmin mesajları arasında “İyilik yapan iyilik bulur, kötülük yapan kötülük bulur”,var. Filmi de umutla bitirmeye çalıştık” dedi.

7. Boğaziçi Film Festivali’nde Ortak Yapım Süreçleri Konuşuldu

7. Boğaziçi Film Festivali kapsamında Akademi Beyoğlu’nda “Bağımsız Filmler İçin Ortak Yapım Süreçleri” adlı panel gerçekleştirildi.

Katılımın yoğun olduğu panelde konuşmacı olarak TRT 1 Kanal Koordinatörü Cemil Yavuz, Yunan yapımcı Konstantinos Kontovrakis ve Film Code’dan yapımcı Halil Kardaş yer aldı. Panelin moderatörlüğünü ise Jozef Erçevik Amado üstlendi.

Ortak yapım üzerine temel ve detaylı bilgilerin konuşulduğu ve Türkiye’deki ortak yapım süreçlerinin masaya yatırıldığı etkinlikte sözü ilk olarak Cemil Yavuz aldı. Yerli yapımlara destek verirken dikkat ettikleri noktalar hakkında konuşan Yavuz, 12 Punto markasının çıkış noktasını açıkladı. “Buradaki ana hedefimiz Türk sinemasının hem nitelikli eser hem de finans problemini gidermek. Biz geçen seneye dek biz bir şekilde Kültür Bakanlığı’ndan destek almış filmlere destek vererek, toptan düzgün bir bütçe sunmaya çalışıyorduk. Ancak döviz krizinin ardından yurtdışına açılmak zor olmaya başladı. Bu yüzden 12 Punto aracılığıyla daha yapım aşamasındayken projeleri destekleyip yurt dışına açılabilmelerini sağlamayı hedefledik. Yurt dışına gidiş için belli maliyetleri karşılayalım, bunlara danışman bulalım ve yurt dışında ortak fonları kovalasınlar diye düşündük.” diyen Yavuz, geçen sene 4 tane ortak yapım ödülü, 4 tane de ön alım ödülü verdiklerini belirtti.

İmkanlar ne olursa olsun projenin başarısının içeriğe ve ekibe bağlı olduğunu belirten Yavuz, Türk sinemasının en önemli iki probleminin yapımcı ve kırsallığa takıntı olduğunu söyledi. Türkiye’nin yüzde sekseninin şehirlerde yaşadığının altını çizen Yavuz, gelen projelerin çok fazla oranda kırsal olmasının bir dezavantaj olduğunu belirtti. Oscar Akademi Başkanı’nın bile eleştiri olarak bunu söylediğini belirten Yavuz, “Her yıl gelen projelerin 200-300 tanesi kırsal temalı oluyor.” diye belirtti. Destek verdikleri projede önceliği çeşitliliğe verdiklerinin de altını çizdi.

Ortak yapım süreçlerinin yurt dışı ayağı hakkında bilgilendirmeler yapan Konstantinos Kontovrakis ise, karşılaşılan sorunların oldukça benzer olduğunu belirtti. Sıklıkla fonların yeterli olmadığını belirten yapımcı, farklı finansman kaynakları aranması gerektiğini belirtti. Uluslararası ortak yapımların belirli yasalar üzerine oturtulduğu için işleyebildiğini belirten Kontovrakis, “Bir taraftan uluslararası ortak yapımlar filminizi yapmanın bir yolu, hayatınızı kolaylaştıracak bir imkan. Ancak bir yandan da kendinizi daha büyük bir rekabete hazırlamanız gereken bir alan. Dolayısıyla bu da hayatınızı zorlaştıran bir şey. Hem bir gereklilik hem de bir zorlu bir mücadele.” diye belirtti. İçeriğin ortak yapım desteği alabilmek için en önemli nokta olduğundan bahseden yapımcı, hikayenin, çeşitliliğin ve yapımcıların en önemli ögeler olduğunu belirtti. Türkiye’nin yönetmenlik ve yapımcılık vasıflarının aynı kişi tarafından üstlenildiği ülkelerin başlarında geldiğini belirten Kontovrakis, “Bu tabii ki bir olanak. Yanlış ya da yasaklanmış bir şey değil. Ancak bu durum bazı soru işaretleri yaratabilir projelerle ilgili. Dolayısıyla birlikte çalışacağınız insanlar bulmaya çalışın. Film yapmak uzun, zorlu, karmaşık ve rekabet gerektiren bir süreç. Hem çok beceri ve bilgi gerektiriyor hem de yardım ihtiyacı doğuruyor.” dedi. Film yapımcılarının ortak yapım sistemlerine erişimi yoksa erişimi olan insanları bulmalarını öneren Kontovrakis, bunun hayatı kolaylaştırmak için çok önemli olduğunun altını çizdi.

Yapımcı Halil Kardaş ise ortak yapımlar konusunda iletişim kurmanın öneminden bahsederek, farklı uluslardan yapımcıların desteğini almanın projenin ulaşım ağını arttıracağını belirtti.

TRT Ortak Yapımı “Kovan” 7. Boğaziçi Film Festivali’nde Seyirci ile Buluştu

7. Boğaziçi Film Festivali Ulusal Yarışma bölümünde yer alan Eylem Kaftan imzalı TRT ortak yapımı “Kovan” filmi, İstanbul’da seyirci ile buluştu.

Yoğun katılım ile gerçekleşen filmin gösteriminin ardından, filmin yönetmeni ve senaristi Eylem Kaftan, başrol oyuncularından Meryem Uzerli, Feyyaz Duman, Burcu Salihoğlu ve film ekibi seyircilerin karşısına çıktı.

Dünya prömiyerini 26’ncı Uluslararası Adana Film Festivali’nde yapan filmde Almanya’da yaşayan Ayşe’nin kendini keşfetme yolculuğu takip eden Kovan, bir kadının kendini keşfetme yolculuğunu temel alıyor. Annesinin hastalık haberini almasıyla memleketi Artvin’e geri dönen genç kadın, geride bıraktığı hayatın ağırlığıyla yüzleşmek zorunda kalıyor. Annesi vasiyeti olarak Ayşe’ye, ona da kendi annesinden yadigar kalan arılığı bırakıyor. Almanya’da kurmaya çalıştığı hayattan apayrı bir yola sürüklenen Ayşe için doğa ile bütünleşme ve kendini kabullenme süreci başlıyor ve sözde yenilgilerin aslında yeni kapılar açtığı bir kez daha gözler önüne seriliyor.

İstanbul gösterimini T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü, Kurumsal İş Ortağı TRT, Global İletişim Ortağı Anadolu Ajansı ve Kurumsal İletişim Ortağı Türk Medya’nın destekleriyle gerçekleşen 7. Boğaziçi Film Festivali, kapsamında gerçekleştiren filmin gösteriminin ardından seyircilerle buluşan film ekibinden Meryem Uzerli filmin doğaya dokunan yanına değinerek; “Her mesleğin bir zorluğu var. Film yapmak tabii ki çok zor bir şey, çok önemli bir şey. Şu andaki doğanın durumu sebebiyle bence bu konuda aracılık etmek daha önemli. Arılar olmazsa biz olamayız. Arılar her geçen gün daha da azalıyor. Film çekmek, sanat tabii ki çok önemli ama bizim doğamız şu anda ölüyor.” diye konuştu. Filmin temeline Macahel saf kafkas arılarının alınması da seyircilerden övgü aldı.

“Ekosistemi bozan tek varlık olan insanın haddini biraz aştığını düşünüyorum. Bu film aslında insana biraz dur demeyi hedefleyen bir film. Hepimiz doğaya yabancılaşmış durumdayız, kendimizi çok önemsiyoruz.” diye konuşan yönetmen Eylem Kaftan, doğanın daha fazla dikkate alınması gerektiğini belirtti. Bu filmde arılara hiçbir şekilde zarar verilmediğini belirten yönetmen, Artvin Arıcılar Derneği ve Macahel Arıcılar Derneği ile çalıştıklarını ve sahneler için kendiliğinden ölen arıları biriktirdiklerini söyledi.

Başrol oyuncusu Meryem Uzerli hakkında da konuşan yönetmen ilk başta oyuncusuna karşı önyargılı olduğunu belirti. “Biz sanat sineması tutkunları popüler oyunculara karşı biraz önyargılı kalıplar barındırıyoruz. İlk görüşmemizde de çok önyargılı gitmiştim. Hatta bu rol için uygun olmadığını düşündüğümü de söyledim. Ancak zamanla beni çok şaşırttı. Bana ‘Bu filmi kimse izlemesin, önemli değil. Biz kendi aramızda izleyelim. Bu benim için bir okul’ demişti. Hakikaten de hepimiz için öyleydi.” diye konuştu.

TRT Ortak Yapımı “Dilsiz” 7. Boğaziçi Film Festivali’nde Seyirci ile Buluştu

Yönetmenliğini Murat Pay’ın üstlendiği ve Ulusal Yarışma kategorisinde yer alan TRT ortak yapımı “Dilsiz” 7. Boğaziçi Film Festivali’nde seyirci ile buluştu.

Film gösteriminin ardından, film ekibinin katılımıyla bir soru cevap etkinliği gerçekleştirildi.

Dünya prömiyerini 25’inci Saraybosna Film Festivali’nde gerçekleştiren film, dokunaklı bir insan hikayesini temel alıyor. Duvar ressamlığı ile sürdürdüğü hayatı, kendisine miras kalan hat malzemeleri ile değişiyor ve Sami sanatın iyileştirici gücünü keşfediyor. Hat sanatını öğrenmek için zorlu bir hattat ustasından eğitim almaya başlayan Sami için, bu süreç hafızası ile yüzleşmek zorunda kaldığı zorlu bir mücadele haline gelecektir. Başrollerine Ozan Çelik ve Mim Kemal Öke’nin yer aldığı film, sanata, aşka ve değişen hayatlara dair güçlü bir bakış açısı sunuyor. Filmin başrollerinden Vildan Atasever ise seyircilere geldikleri için teşekkür ettikten sonra, “Filmimizden size kalan neyse, hayırlı uğurlu olsun.” dedi.

Yönetmen Murat Pay film ekibine çok teşekkür ederek, filmin başarısında en büyük payın onlara ait olduğunu söyledi. Filmi beğenenlerin el kaldırmasının istenmesi üzerine bütün salonun ellerini havaya uzattığı film hakkında konuşan yönetmen, filmin zamansal belirsizliğine ışık getirerek filmin günümüzde geçtiğini söyledi. Filmin başrol oyuncusu Ozan Çelik de seyircilerden büyük alkış topladı.

7. Boğaziçi Film Festivali, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü, Kurumsal İş Ortağı TRT, Global İletişim Ortağı Anadolu Ajansı ve Kurumsal İletişim Ortağı Türk Medya’nın destekleriyle gerçekleşiyor.

“Karınca” Filmi 7. Boğaziçi Film Festivali’nde Seyircilerle Buluştu

Nazif Tunç’un yönetmenliğini üstlendiği TRT ortak yapımı “Karınca” filmi dünya prömiyerini 7. Boğaziçi Film Festivali’nde yaptı.

Festivalde Ulusal Yarışma filmleri arasında yer alan “Karınca” seyircilerden büyük ilgi gördü. Yoğun katılımın gerçekleştiği film gösteriminin ardından yönetmen Nazif Tunç, ve film ekibinin katılımıyla bir soru cevap etkinliği gerçekleşti.

Acılı bir vicdan muhasebesini takip eden film, nakliye kamyonunda uzun yol şoförlüğü yapan Şemsi’nin hikayesini takip ediyor. Canlı bomba eyleminde kullanılmak üzere kandırıldığını bilmeden İstanbul’a kadar getirdiği Fidan’ı kurtarmak için her bedeli ödemeye hazır olan Şemsi’nin dokunaklı hikayesi, seyircilerin büyük beğenisini topladı. Film bitimiyle birlikte gelen uzun alkışların ardından film ekibi seyircilerin sorularını cevaplamak için mikrofon başına geçti.

T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü, Kurumsal İş Ortağı TRT, Global İletişim Ortağı Anadolu Ajansı ve Kurumsal İletişim Ortağı Türk Medya’nın destekleriyle gerçekleşen 7. Boğaziçi Film Festivali Ulusal Uzun Metraj Yarışma filmi “Karınca”nın öncelikle bir vicdan hikayesi olduğunu söyleyen yönetmen Nazif Tunç, “Memleketi için, kendi insanları için hareket eden ve iyilik yolunda her türlü fedakarlığı göze almış bir kahraman çıkaralım istedik. Zaten filmde de bu mesaj geçiyor. Karıncanın yerini değiştirmekten kaynaklanan huzursuzluğunu fark eden bir adam o karıncayı tekrar yuvasına döndürmek için bin telaşa razı geliyor.” diye konuştu.

Seyircilerden bolca övgü alan ve tekrar tekrar alkışlanan film hakkında konuşan yönetmen, “Film çekmek çetin bir savaşa dönüşmüş. Bu savaşta yanınıza gönülden inanmış insanlar almazsanız siz de kaybedersiniz. O yüzden ben şanslı bir insanım. Çok inanmış, temiz insanlar bana destek oldular.” diye belirtti.

“Omar ve Biz” Varşova Film Festivali’nde En İyi Film Ödülü’nün Sahibi Oldu

Yönetmenliğini Maryna Er Gorbach ve Mehmet Bahadır Er’in yaptığı TRT ortak yapımı “Omar ve Biz” Varşova Film Festivali’nden ödül ile dönüyor.

FIAPF tarafından dünyanın en seçkin on beş uluslararası festivalinden biri olarak belirlenen Varşova Film Festivali’nde Ana Yarışmada olan “Omar ve Biz”, “Ekümenik Jüri En İyi Film” ödülüne layık görüldü.

Jüri ödül için gerekçeli kararında; “Omar ve Biz” filminin sanatsal kalitesinin yanı sıra aktüel konusunu manevi ve insani yönlere dikkat çekerek işleyiş biçimi sebebiyle seçim yaptığını vurguladı.

Türkiye prömiyerini ise 29 Ekim’de Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde Ulusal Yarışma’da yaparak seyirciyle buluşacak olan “Omar ve Biz”, Türkiye | Yunanistan sınırında yaşayan emekli komutan İsmet’in, komşusu Sabri’nin hayatını kurtaran iki göçmeni evlerinde misafir etmeye başlaması ile istemediği iki yeni komşusuyla arasındaki derin çatışmalı hikâyeyi anlatıyor.

Kültür Bakanlığı destekli “Omar ve Biz”in ana oyuncu kadrosunda Cem Bender, Tajsher Yakub, Menderes Samancılar ve Hala Alsayanah bulunuyor.